top of page

Saraybosna & Mostar Rehberi


Saraybosna, vize gerektirmemesi ve pahalı olmaması nedeniyle Bosna-Hersek listemizde olan şehirlerdendi. Snowboard ile tanışalı 3 sezon geçmiş ve her fırsatta Uludağ, Kartalkaya, Kartepe ve Erciyes'te snowboard yapmaya başlamıştık. Andaç'ın öğretmenliği ile ben de orta seviyeyi geçmişken Jahorina'yı da keşfedince 11-14 Şubat tarihlerine 2 kişi gidiş-dönüş 309,00 TL'lik biletlerimizi alıp Mostar ve Jahorina üzerine kurulu bir Saraybosna gezisi planladık.

Jahorina yazısı için buraya tıklayın sizi götürelim. :)

Mostar (Stari Most)

Planımıza sadık kalarak havaalanından indiğimizde önceden kiralama sürecini internetten tamamladığımız aracı teslim alacağımızı düşünerek havaalanında bulunan ofisteki yetkiliye bilgi verdik. Ancak sonrasında havaalanına 5 dakika mesafedeki ofisten teslim almamız üzere araçla bizi almaya gelen kişiyle buluştuk. Ofise geldiğimizde konuştuğumuz araç Opel Corsa iken muadili olarak belirtilen (?!) Ford Fusion ile karşılaşınca birbirimize ve arabaya bir süre bakakaldık. :) Araçla dağa çıkacağımızı ve problem yaşayıp yaşamayacağımızı sorunca hiçbir sorun yaşamayacağımıza dair emin bir yanıt alınca ikna olmakla olmamak arasındaki o ince çizgide zaman kaybet istemeyip yola çıktık. 4 günlük kiralama bedeli 57,20 Euro tuttu. Gelir gelmez bize heyecanlı dakikalar yaşatan kiralama firmasıysa Green Motion. Kiraladığımız web sitesi için tıklamak isterseniz burada

Tabelalardan pek bir şey anlaşılmadığını, Mostar yolunun tahminimizin üstünde bol virajlı ve tünelli olduğunu hesaba katarsak, telefona çevrimdışı kullanılabilen GPS Navigasyon (Powered by Sygic) indirmekle ne kadar kurtarıcı bir şey yaptığımızı anladık. Mostar'a giden yol çok keyifli geldi, radyodaki yerel müzikler eşliğinde dar vadili, nehirli, bakir, tarlalı yeşillikli yollardan ve en son saymayı 13 te bıraktığım büyüklü küçüklü tünelden geçtik. 2.5-3 saatlik bir yolculuk sonrası Mostar'a geldiğimizde Mostar Köprüsü'ne yakın sokakların dar ve park için pek müsait olmaması nedeniyle arabayı otoparka bıraktık. Şansımıza hava Şubat ayına göre güneşli ve sıcaktı hatta öğle saatlerinde montlarımızı çıkaracağımız ısıya ulaştı. Üstüne bir de turistlerin ilgisini çekmek için ağırdan alıp tezahüratlarla köprüden atlayan genç adam da eklenince bir an baharda gelmişiz gibi hissettik. Saraybosna'da evlenecek erkekler cesaret sınavından Neretva Nehrindeki 24 metre yükseklikteki bu köprüden suya atlayarak geçiyormuş. Su ise sanki pek derin eğilmiş hissiyle göz yanılması yapıyor.

Osmanlı Dönemi taş köprüleri içinde çok önemli bir yer tutan Mostar Köprüsü, Mimar Sinan’ın öğrencisi Mimar Hayreddin tarafından 1566’da yapılmaya başlanmış ve 9 senede tamamlanmış. Köprüdeki ve çevredeki mimari Osmanlı ruhunu ve yılların yaşanmışlığını hissedebileceğiniz ölçüde tarih kokuyor.

Mostar Köprüsü ve çevresini keşfettikten sonra mola verip Saraybosna'nın meşhur cevapçici (ćevapčići) yemeğinin tadına baktık. Cevapçici, pide üstüne yerleştirilmiş parmak köftelerden oluşuyur. Soğan ve tadı süzme yoğurda benzeyen kaymak dedikleri yoğurdumsu ile servis ediliyor. O parmak köfteler gerçekten parmaklarınızı yedirtecek lezzette!

Mostar köprüsüne ulaşmak için yürüdüğünüz sokaklar şirin bir açık hava çarşısı gibi. Bu sokakta Safranbolu ve Bolu'yu anımsatan benzerlerini hatta aynılarını Türkiye'de de görebileceğimiz bakır ve el işçliği hediyelikler bulabilirsiniz.

Saraybosna (Sarajevo)

Konaklama

Mostar'a gelirken Saraybosna-Mostar arası yolun virajlı olduğunu görmemiz nedeniyle hava kararmadan Mostar'dan Saraybosna'ya doğru dönüşe geçtik. Gelmeden önce yapılacaklar listemizde Mostar yolu üstündeki meşhur kuzu çevirmecilerde karnımızı doyurmak da vardı ama hava kararmaya başlayınca otele varıp eşyalarımızı bırakıp yine cevapçici yemeye karar verdik.

Saat 19:00 civarı 1 gece konaklayacağımız Bosna gülü anlamına gelen Boutique Bosanska Ruza'ya geldik. Gelmeden önce bookingten yer ayırtmıştık. Bir gece konaklama için 35,00 Euro ödedik. Bosna Gülü demişken, Bosna gülünün Bosna Savaşı döneminde Sırpların Saraybosna'ya bombalar yağdırdığı dönemde havan topu patlamasının beton zeminde bıraktığı ize verilen ad olduğunu öğrendik. Yaşanan trajedinin içinde havan topu mermilerinin beton üzerinde bıraktığı çatlak ve oyukların şekilleri bir mucize gibi gül görüntüsü vermiş. Daha sonra halk kırmızı boya ile bu oyukları boyamış ve şehrin çeşitli yerlerinde Bosna güllerini görmek mümkün.

Kaldığımız otelin sahipleri Türk bir aile. Yıllardır Bosna'dalarmış ve bizi evimizde gibi hissettirdiler. Hem Türkiye'den hem Saraybosna'dan sohbet edip bize tavsiyelerde bulundular. Başçarşı'ya (Bascarsija) yakınlığı da eklenince konaklama için tavsiye edebileceğimiz bir alternatif. Yürüyerek 5-10 dakikada ulaşabiliyorsunuz. Oteli buradan inceleyebilirsiniz.

Gezilecek Yerler & Yeme İçme

Yolda acıkan karınlarımızı doyurmak ve Başçarşı'yı keşfe çıkmak için soğuk, nemli havada bacalardan tüten dumanlar eşliğinde kendimizi Safranbolu'da hissederek Başçarşı'ya doğru yürüdükten sonra karşımızda Osmanlı'nın bir başka mirası Sebil'i (Sebilj) gördük. Sebil aynı zamanda halkın buluşma noktası. Cumartesi akşamı olmasına rağmen yemek saatine denk gelmemiz ve soğuktan olsa gerek pek kalabalık değildi. Başçarşı'nın olduğu bölge Old Town olarak da adlandırılıyor. Biraz yürüyüş yapıp etrafı ve restaurantları keşfettikten sonra salaş ve lezzetli olduğu tavsiyeleri ile Cevabdzinica Zeljo'da günün 2. cevapçicileriyle karnımızı doyurup Boşnak böreklerini tatmak üzere planlar yapmaya başladık bile. Zeljo'nun 2 şubesi olduğunu söylemeliyiz. Kaldığımız otelde musluktan su içilebildiğini öğrendiğimiz için restauranttaki lavabodan bardaklarımıza su doldurup içmek unuttuğumuz bir şey olduğu için biraz garip gelmedi değil. Resauranta ve cevapçiciye buradan bakabilirsiniz.

Yemek sonrası ara sokakları ve barları keşfederek yürüyüş yaptıktan sonra gençlerin Cumartesi akşamı mekanları doldurduğunu gördük. Dışarda kalabalık olmamasının sebebi buymuş meğer. Bar ve publar dışında nargile cafelerin de gençlerin istilası altında olduğunu söyleyebiliriz.

Nispeten yer bulunabilecek durumda olan City Pub'a girdik. Diğer alternatif City Lounge'du. Bira fiyatlarını TL'ye çevirince buradaki fiyatlarla pek farklı olmadığını fark ettik.

Sohbet edebileceğiniz ses düzeyinde alttan gelen müzik, ahşap detaylar ile sıcak ve rahat köşe konumda bir pub. 1-2 saat zaman geçirdikten sonra ertesi gün Jahorina'ya gidecek olmanın heyecanı ile dinlenip enerji toplamak üzere yine yürüyerek otele döndük. Sabah otelde kahvaltımızı yapıp Jahorina'ya doğru yola çıktık.

İstanbul'a dönüş günü (14 Şubat) sabah Jahorina'dan Sayabosnaya geçtikten sonra uçağa kadar kalacak 6-7 saatlik sürede Saraybosna'nın kalan kısmını gezdik. Jahorina'dan sabah 8:30'da yola çıkarken bir şeyler atıştırdık ama kendimizi Başçarşı'daki böreklere sakladık. Ondan önce Saraybosna'nın meşhur parklarından Vrelo Bosne'ye uğrayıp serin ve temiz havada sabah yürüyüşümüzü yaptık. Giriş için 2'şer KM ödedik.

Ardından Latin Köprüsü'ne (Latin Bridge) doğru yola çıktık. Latin Köprüsü, ismini Miljacka nehri kenarında Osmanlı döneminde yaşayan Dubrovniklilerin bölgeye Latinluk demesi ile almış. Köprünün tarihte önemli bir ana ev sahipliği yaptığını da söylemeliyiz. 1. Dünya Savaşı, bu köprüde Avusturya-Macaristan Veliahtı Franz Ferdinand ve eşinin suikaste uğraması sonucu Avusturya-Maceristan devletinin Sırplara savaş ilan etmesiyle başlamış.

Latin Köprüsü'nden sonra Başçarşı'ya yakın bir sokakta arabayı park edip ilk günümüzde akşamını gördüğümüz sokakları gezmeye başladık. Belki 14 Şubat olmasından belki havanın güneşli ve yumuşak olmasından Başçarşı gündüz oldukça kalabalıktı. Tahminimizden daha fazla turist vardı. Sebilin önünde güvercinlere yem veren çocuklara ve neşelerine ortak olduk. Börek için sabırsızlanan midelerimiz dinleyip Buregdzinica Sac'da meşhur Boşnak böreklerinden kıymalı, patatesli ve ıspanaklı çeşitlerinden tattık. Özellikle kıymalı olan bizi etkisi altına aldı. Börekçiye ve böreklere buradan bakabilirsiniz. Kesinlikle tavsiye ederiz. Paket yaptırıp yanımıza almadığımıza pişman olduk diyebiliriz.

Börek molası sonrası Sebil'i arkamıza alıp sola doğru yolu takip ederek Ferhadiye (Ferhadija) Caddesi'ne yürüdük ve Sönmeyen Ateş (Eternal Flame) ile karşılatık. Sönmeyen Ateş, 2. Dünya Savaşı kurbanları anısına 1946 yılından beri yanıyormuş. Buradan geri dönüp arabayı alıp havaalanı öncesi son durağımız olan Umut Tüneli'ne (Tunnel of Hope) yola çıktık. 5'er KM lik ücret ile havaalanının karşı hizasında kalan Umut Tüneli'nin bulunduğu, dili olsa savaşın göbeğinde her şeyi anlatabilecek eve vardık.

Saraybosna Umut Tüneli, Bosna Savaşı sırasında kuşatma altındaki Saraybosna'yı o sırada Birleşmiş Milletler kontrolünde olan Saraybosna Uluslararası Havalimanı'na bağlamak üzere 30 Temmuz 1993'te açılmış. Dönemin devlet başkanı Aliya İzzetbegoviç ve arkadaşlarının fikriyle kazılmaya başlanan tünel, Boşnakların elinde bulunan İgman Dağı yakınlarında Butmir bölgesinde Kolar ailesine ait evin altında bulunmakta. 800m. uzunluğundaki tünel gıda, yardım malzemesi ve cephanenin şehre ulaşmasını sağlamış. Bir kişinin zar zor geçebildiği tünelden ( 1.5 m yüksekliğinde, 1 metre eninde) günde yaklaşık 1.000 kişi geçmiş ve savaş sürecinde bu tünel sayesinde yaklaşık 300.000 kişinin hayatta kaldığı düşünülmekteymiş. Tünelin belli bir kısmından geçmeniz mümkün. Evdeki bazı eşyalar ve savaş mühimmatları sergilenmekte. Duvarlarda fotoğraflı anlatımlar ve çeşitli yazışmalar, kayıtlar, belgeler ve anlatımları mevcut. Aynı zamanda bir müze ve savaşın belgeselinin izletildiği bir alan da var. Konaklama kısmında bahsettiğimiz Bosna Güllerinden birini de bu evin bahçesinde görmeniz mümkün. Burada gezmenize izin verilen her yeri gezmenizi ve detaylı anlatımı olan belgeseli izlemenizi tavsiye ederiz. Evin dış cephesinde ise mermi yağmuruna tutulmuş olmasının izlerini görebilirsiniz. Saraybosya'da araçla veya yaya olarak gezerken kafanızı kaldırıp binaların duvarlarına baktığınızda çoğu binada sayılmayacak kadar çok mermi izlerini göreceksiniz. Evlerin çoğunda hayat devam ediyor tıpkı savaş döneminde mermiler yağarken ve masum insanlar ölürken olduğu gibi. Yaralar sarılmaya çalışılsa da yakın geçmişte yaşadıkları acı evlerinde resmedilmiş bir tablo sanki; tarifi yok. Yıllar hatta yüzyıllar geçse de maalesef bir türlü tarihten ders alınmıyor.

Alışveriş

Saraybosna'da alışveriş yapmak için alternatifler neler derseniz aklımıza ilk gelen şey kuru et oluyor. Boşnakların meşhur kuru eti Türkiye'de özellikle Boşnakların yaşadığı yerlerde bulunabiliyor ancak yerinden almak gibisi yok. Kuru et, aslında isli et veya tütsülenmiş et olarak de bilinir. Saraybosna'da bizim kuru et adresimiz Gradska Trznica oldu. 30 KM lik aldığınızda sizi uzun süre iade eder. Kuru et bizce bira başta olmak üzere şarap ve rakının yanına da eşlik etmeyi iyi bilir. Adres ve tavsiyelere buradan da ulaşabilirsiniz.

Bir başka alışveriş alternatifi ise hem Mostar'da hem Başçarşı'da sık sık karşımıza çıkan bakır ve el işçiliği hediyelikler. Bunların dışında olmazsa olmaz magnetleri Başçarşı sokaklarında bulabilirsiniz.

Para Birimi

Bosna Hersek'in para birimi Convertible Marka (BAM). KM olarak da rastlayabilirsiniz. Bugünün kuru ile: 1 KM = 2.32 TL & 1 BAM = 0.51 Euro

Biz gitmeden Euro almıştık, Saraybosna'da Başçarşı sokaklarında sıklıkla karşımıza çıkan döviz bürolarından KM ye çevirdik. TL den de KM ye çeviriyorlar. Euro ile ödeme yapmak da mümkün; kabul etmeyen yere rastlamadık.

Tavsiyeler

* Saraybosna'da tramvay sistemi ile hemen hemen her yere ulaşımınız mümkün. Araba kiralamadan da gezdiğimiz yerleri gezebilirsiniz. Mostar için ise otobüs ile gidiş-dönüş ulaşım mümkün.

* Mevsim olarak özellikle Mostar için ilkbahar ve yaz daha keyifli olur ancak genel olarak 4 mevsim gidilebilecek yerler.

* Dönüşte havaalanına girdiğinizde ilk kontrol sonrası yabancılar bürosu kapsamında stant gibi bir yerde size kaldığınız süreyi, nerelerde konakladığınızı vb sorular sorabililrler. Endişe etmeyin. Bilgi paylaşıp sonrasında yolunuza devam edebilirsiniz.

RECENT POSTS:
SEARCH BY TAGS:
Henüz etiket yok.
bottom of page